Page 170 - SİNCAN TARİH VE KÜLTÜR ATLASI
P. 170

cağında kalması temel bir kuraldı ve onun timârındaki değişiklikler sade-
                  ce bu sancak içinde uygulanmak zorundaydı. Bir sancaktan diğerine nakil
                  istisnaî bir durumdu. Genellikle mart veya nisan aylarında sefer mevsimi
                  başladığında çeribaşılar zeametteki sipahileri toplayarak subaşıya katılır-
                  lardı. Ardından subaşılar sancak beyi ile buluşurdu. Sipahileri sancaklar-
                  dan derleyip kumandası altında birleştiren beylerbeyi Ordû-yi Hümâyun’la
                                                                              88
                  buluşma yerine varmadan önce birliklerini teftiş ederdi.
                      Cebelü: Osmanlı’da timâr sahiplerinin sefere götürmekle yükümlü ol-
                  dukları tam teçhizatlı asker. Fâtih kanununa göre cebelü mızrak, kılıç, ok,
                  yay ve kalkan gibi silahlar taşır, süvari olarak sefere katılırdı. Cebelü mik-
                  tarları Fâtih Kanunnamesi ile standart hale getirilmiştir. Buna göre 1.000
                  akçe timârı bulunan kendisi cebelü, 2000 akçe timârı olan kendisi cebelü
                  ve bir gulâm, 4.000-5.000 akçelik timâr sahibi kendisi bürüme ve bir cebe-
                  lü, 9000 akçeye kadar iki cebelü, 9.000-11.000 akçelik timâr sahipleri üç
                  cebelü, 12.000 akçelik timârı olanlar dört cebelü, 15.000 akçelik timârı bu-
                  lunanlar ise beş cebelü getirmeye mecbur edilmiştir. 15.000’i aşan timâr-
                  ların her 3.000 akçesi için bir cebelü çıkartılırdı. Sipahi, cebelüsünü genel-
                  likle timâr toprağındaki köy ahalisinden seçerdi. Köylerde özellikle bennâk
                  kayıtlı, evli ve çok az toprağa sahip olan veya hiç toprağı bulunmayan kişi-
                  ler cebelü olarak tercih edilir ve “cebelü bennâk” tabiri kullanılmıştır. 89
                      Benlâk/bennâk: Osmanlı döneminde toprakla uğraşan evli aile reislerin-
                  den alınan şahıs vergisidir. Evli olan hane reisinin elinde çok az toprak varsa
                  veya hiç toprağı yoksa bennâk kaydedilir ve belirli bir vergi öderdi. Bennâklar
                  “ekinlü” ve “caba” olarak iki kategoriye ayrılmıştır. Ekinlü bennâk, kanunnâ-
                  melere göre, elinde “nîm çift” yani yarım çiftlikten daha az toprak bulunan-
                  ları ifade etmektedir. Bir çift veya çiftlik, verimli bir yer için altmış dönüm ol-
                  duğuna göre bennâkların elindeki toprak miktarı otuz dönümden daha azdı.
                  İşleyecek toprağı bulunmayan caba bennâkler genellikle başkalarının topra-
                  ğında toprak işçiliği yaparlar veya sipahiden tapusuz olarak aldıkları küçük
                  toprakları işler ve karşılığında dönüm resmi verirlerdi. Fatih dönemi Ankara
                  Mufassal defterinde “caba bennâk” yerine “cebelü bennâk” tabiri kullanılmış-
                  tır. Muhtemelen bunlar, sipahinin sefere götürmekle yükümlü olduğu timârı
                  toprağındaki cebelü adı verilen askerlerin esasını teşkil etmekte idiler.
                      Benlâk kayıtlı olanlar ister ekinlü olsun ister caba olsun, timâr sahi-
                  bine bağlı raiyyet statüsünde idiler ve vergilerini de ilgili timâr sahibine
                  vermekteydiler. Ancak bu, timâr sahibine tam bir bağlılık mecburiyetini
                  göstermezdi. Zira bunlar şahsi vergilerini, yani benlâk vergilerini defterde
                  yazıldıkları yerin sipahisine ödedikten sonra bir başka sipahinin toprağın-
                  da da çalışabilirlerdi. Bennâk  resmî bir şahsi vergi ve raiyyet vergisi olma
                  özelliği taşımaktaydı. Bazı kanunnamelerde ise bu vergi “baş hakkı” olarak
                  belirtilmektedir.
             154
   165   166   167   168   169   170   171   172   173   174   175