Page 224 - SİNCAN TARİH VE KÜLTÜR ATLASI
P. 224

9. XVI. YÜZYILDA BİR YABANCI

                           SEYYAHIN ANKARA SEYAHATİNDEN (1555)



                      1555 yılının Mart ayında, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, Al-
                  man seyyah H. Dernschwam, İstanbul’dan çıkar ve Sivrihisar yolunu ta-
                  kip ederek Ankara’ya gelir. Sakarya Irmağı’nı geçtikten sonra Çanakçı-Kar-
                  sak-Köseler-Çokören-Ücret güzergâhı olan eski Ankara-Sivrihisar yoluyla
                  gelir. H. Dernschwam, mutaassıp bir Protestan olduğu için izlenimlerini
                  kendi inançlarına göre yorumlar. Günümüzde Sincan ilçesi Ücret köyün-
                  den Etimesgut ilçesi Şehitali köyüne gelir ve izlenimlerini aktarır:
                          Ücret Köyü

                          Yukarıda sözünü ettiğimiz küçük köyün [Ücret] halkı, yalnız hay-
                      vanlarla  meşgul  çoban  kişiler  oldukları  halde  kadınları,  yumuşak
                      beyaz tiftikten ince ve zarif ipleri eğirip büküyorlar. Bundan da sof
                      dokunuyor. Hazır sarılmış yumakları Ankara’ya götürüp satıyorlar.
                      Ancira’ya şimdi Angur (Engürü) diyorlar. Egrilip bükülmüş ince iplik-
                      lerin sarıldığı alet ise uzunca bir tahta parçası, boyu 3 karış, eni 6 par-
                      mak genişliğindedir. Bir yanında tutulacak yeri, kulpu var.

                          Eğrilmiş hazır iplik bu basit ve sade aletin üzerine sarılıyor. Odun-
                      ları olmayan ve bu yüzden kendilerini soğuktan ve sıcaktan koruya-
                      mayıp yaşanması zor böyle yerlerde iş yapan yaşlı kadınlar, çok ilkel
                      şartlar altında basit aletlerle çalışıyorlar. Bütün bunlara şaşırmamak
                      elden gelmez. Bunun sebebi, kadınlarda çoğunlukla görüldüğü üzere
                      modelleri akıllarında tutmuş olmaları mı acaba? Anadolu’da suni ol-
                      mayan tabii renklerden kumaş dokunuyor, elbiseler yapılıyor. Doku-
                      ma tekniği çok basit: İki kişi karşılıklı tezgâhın başında oturuyor. Biri
                      ipligi geçiriyor, karşısındaki onu yakalayıp birinciye aynı usul ile geri
                      veriyor. Her iplik kendi rengindeki ilmikle düğümleniyor. Kadınlar da
                      erkekler gibi pantolon giyiyorlar fakat bunlar, biz Hristiyanların giy-
                      dikleri pantolon gibi değil. Macarların giydiği gatya’ya (şalvar, potur)
                      benziyor. Ketenden yapılmış ve Macarlarda görüldüğü gibi topuklara
                      kadar uzanan veya ayakların üstüne dökülen şalvarlardır. Kadınların
                      gatyasının alt kısmı erkeklerinkinden dar. Topuklara kadar inmiyor.
                      Bunlar aşağıdan yukarıya doğru dikiliyor ve muhtelif renklerden olu-
                      şuyor. Genişliği bir karış kadar, güzel gözüküyor. Ayaklarında paczsma
                      (papuç) ökçesiz ayakkabılar var. Bunları sürüye sürüye giymek zorun-
             208
   219   220   221   222   223   224   225   226   227   228   229