Page 227 - SİNCAN TARİH VE KÜLTÜR ATLASI
P. 227

Sof yapımı

                          Biz, yalnız Rumların sofu nasıl yaptıklarını gördük. Önce eğrilmiş,
                      bükülmüş ipliği yıkıyorlar. Sonra sıcak suda kaynatıyorlar, daha sonra
                      da pres altına koyup suyunu tamamen alıyorlar. Sof dokunmadan ve
                      iplikler kesilmeden bu iplikleri bir yerden diğer bir yere doğru iyice
                      geriyor ve yağlı bir madde ile yağlıyorlar. Bir süre sonra iplikler doku-
                      ma tezgahında geriliyor ve sof dokunmaya başlanıyor. Dokunan ku-
                      maş bir akar suda sabunla iyice yıkanıyor. Bu hâliyle sof, bir mohere
                      benziyor. Soflar, yüksekçe, ağızları kapaklarla iyice kapanmış bakır
                      kazanlara istif ediliyor. Bir kazana yetmiş parça konabiliyor. Sonra ka-
                      zan temiz su ile dolduruluyor ve tam bir gün bu halde bırakılıyor. Her
                      parçanın arasına göl kıyılarında yetişen içi boş sazlar (ince kamış)
                      yerleştiriliyor.

                          Böylece her kumaş parçasının arasına su gelmesi sağlanıyor. Son-
                      ra kazandan çıkarılan soflar, yine yetmiş parça üstüne istif edilerek
                      bir pres altına konuluyor. Bu suretle kumaşların suyu tamamen alın-
                      mış oluyor. Soflar presin altına konmadan aralarına konmuş sazlar çı-
                      karılıyor. Kısaca, bu kaynatma ve presleme usulü ile kumaşlarda zerre
                      kadar su kalmıyor. Kumaşlar boylu boyuna yerlere seriliyor. Sonra kat-
                      lanıp yeniden pres altına konuyor ve nihayet hazır duruma getiriliyor.
                      Bizim kazada görebildiklerimizin hepsi de siyah softu. Yarım parça
                      kumaşı ..... akçeye satıyorlardı. Boyama ve kaynatma işleri için ayrı
                      ayrı özel aletler kullanılıyor. Dokumacı sayısı da pek çok. Sofun büyük
                      kısmı Ankara’da yapılıyor. Bu zanaat sayesinde halk geçimini sağlıyor.
                      Başka zanaat yok. Ankara’da keçeciler de gördük. Develeri olan kişiler,
                      kumaş ihtiyaçlarını gidermek için deve tüylerini dokuyorlar.

                          Sof kaynatılan bakır kazan da şöyle

                          Bir çukurun (ocak veya tandır) üzerinde bu kazanlardan iki tane-
                      sini gördük. Odada ayrıca küçük bir pres de vardı. Presi kalın bir kalas
                      ile yedi kişi çeviriyor. Halbuki bu presi kuvvetli ve becerikli bir kişi,
                      bizdeki Viyana üzüm preslerinde olduğu gibi rahatlıkla çevirebilir. Fa-
                      kat bunların sof kumaş yapımında kullandıkları preslerinde iki tane
                      iğ vardır. Pres ağacının uzunluğu tahminen üç buçuk Viyana arşını
                      kadar, iğler ise kısa ve kalındır.

                          Ankara’da sof satışı Schwaben’deki mısır kutnusu yahut da keten
                      satışları gibidir. Ankara’da bir de bedesten var [Mahmud Paşa Bedes-
                      teni]. İstanbul’da iki bedesten vardı. Buradaki mağazalarda her türlü
                      mal satılıyor. Biz Ankara bedestenini göremedik; zira o gün cuma idi.
                      Cuma Türklerin tatil günü olduğu için bedesten kapalı idi.
                                                                                                   211
   222   223   224   225   226   227   228   229   230   231   232