Page 131 - SİNCAN TARİH VE KÜLTÜR ATLASI

kardeşi Süleyman’la müzakereye oturur. Müzakere neticesinde Muhyid-
din Mesûd hâkimiyeti altında bulunan vilayetleri kardeşine devredecek ve
kardeşi de onu Bizans’a yakın bir bölgeye iki oğlu ile birlikte gönderecekti.
Anlaşma hükümleri uygulanır ve Kale teslim edilir. Mesud’un akıbeti hak-
kında ise görüşler oldukça farklıdır. Rükneddin Süleyman Şah, yaptığı mü-
cadelerle “melik”lik unvanını kaldırarak Anadolu Selçuklu birliğini sağla-
46
yarak şehzadelik müessesesini tamamen kaldırır.
Dokuz yıllık gurbet hayatından sonra Selçuk tahtına oturan Sultan I.
Gıyaseddîn Keyhüsrev, Denizli-Ladik arasında Bizans’la yapılan bir savaş-
ta şehit olur (Haziran 1211). Selçuklu tahtına büyük oğlu I. İzzeddin Key-
kâvus oturur (Temmuz 1211). Kardeşi ve Tokat meliki I. Alâeddin Keykû-
bâd, onun sultanlığını tanımaz ve Ankara Kalesi’ne sığınır. Şehir halkı ve
ileri gelenler, hisara sığınan şehzadeye hürmet gösterir.

İzzeddin Keykâvus, Ankara Kalesi’ne sığınan güçlü ve muhteris kardeşi
melik Alâaddin Keykubad’ın tehdidinden kurtulmak için devlet büyüklerini,
komutanları huzuruna davet eder. Keykâvus, toplantıda kararını şöyle açık-
lar: “Kardeşim müstahkem bir yer olan Ankara’da böyle kaldıkça bizim için
tam bir huzur kalmamıştır. Bu fitnenin kökünü kat’i olarak kazımak, mem-
leket ve saltanat işlerinin en gereklisidir. Bu hadiseden tamamen kurtulma-
dıkça, başka bir iş yapmak, başka bir işe başlamak asla doğru değildir.” Devlet
büyükleri ve komutanlar Sultan İzzeddin Keykâvus’un bu fikirlerini yerinde
bulurlar ve oy birliğiyle kabul ederler. Bundan sonra memleketin her tarafın-
da bulunan subaşılara ve uç komutanlarına fermânlar gönderilerek emirle-
rindeki askerlerle süratle Konya Ovası’nda toplanmaları emredilir.

İzzeddin Keykâvus, kısa sürede Konya ovasında toplanan ordusunun
başına geçerek yakma ve yıkma silahlarıyla birlikte Ankara’ya hareket
eder. Durumdan haberdar olan Melik Alâaddin Keykûbâd, Ankara Kale-
si’ni onartır. Askerleri toplayarak Ankara halkı ile önceden yaptığı an-
laşmaları yeniler. Kısa sürede Ankara’ya ulaşan İzzeddin Keykâvus kuv-
vetlerini kalenin önünde saf saf dizerek şehri çepeçevre kuşatır. Öyle ki
askerlerin heybeti, görenleri ve akıl sahiplerini hayrete düşürür. İlk gün
taraflar arsında teke tek karşılaşmalar yapılır. Alâaddin Keykûbâd’ın
safında bulunan komutan Mübârizeddîn Îsâ ile Sultan İzzeddîn Keykâ-
vus’un hizmetinde olan Emir-i Candar Necmeddîn Behremşah arasında
ta küçük yaşta okul sıralarında başlayan rekabet burada da kendini gös-
terir, iki rakibi karşı karşıya getirir. Komutan Mübârizeddîn Îsâ kardeşi ile
birlikte ortaya çıkıp meydan okuyunca Necmeddîn Behramşah da Sultan
İzzeddin Keykâvus’dan izin alarak er meydanına çıkar. İki rakip önce mız-
raklarla dövüşe başlar. Mızraklar parçalanınca bu defa ellerine ağır gürz-
ler alırlar. Gürzlerle aynen demircinin örsünü dövdüğü gibi birbirlerinin
kalkanlarını döverler. Bu silahlarla da yenişemeyince bu defa ellerine
115
Sultan II. Kılıçarslan’ın oğlu Muhyiddin Mesud Şah tarafından
1197-98 yılında yaptırılan Kale (Sultan Alaeddin) Camii’nin
ahşap minberinin tac kapısı