Page 133 - SİNCAN TARİH VE KÜLTÜR ATLASI
P. 133

Sultan  İzzeddin Keykâvus,  kardeşi  Alâaddin  Keykûbâd’ı  öldürmek
                  isterse de hocası Şeyh Mecdeddin İshak’ın öğüdüyle bu düşüncesinden
                  vazgeçer. Sultanın emriyle kardeşi Keykûbâd’ın yanında yer alan komu-
                  tanların saçları ve sakalları kesilir, hepsi bir ata bindirilip şehirde gezdiri-
                  lir. Görevli iki kişi tarafından da gezdirilirken devamlı kamçılanır. Tellâl-
                  lar da “Sultana ihanet edenin cezâsı budur.” diye şehirde bağırır.

                      Alâeddin Keykûbâd, gözaltında tutulduğu evden alınarak Seyfeddin
                  Ayaba’nın nezaretinde, maiyetiyle birlikte Malatya yakınlarında bulunan
                  Minşar Kalesi’ne gönderilir. Seyfeddin Ayaba, Keykûbâd ile maiyetini adı
                  geçen kalenin komutanına teslim ettiğine dair oradaki beylerden aldığı
                  delil ve senetlerle geri döner. Böylelikle Alâaddin Keykûbâd’ın uzun ve
                                                           47
                  korku dolu mahkûmiyet hayatı başlar.   Günümüze ulaşmayan Kızıl Bey
                  Camii ve Medresesi o dönemin vakıf eserlerindendir. Kızıl Bey, Ankara’da
                  vefat etmiş ve yaptırdığı caminin yanına yapılan türbesine defnedilmiş-
                  tir. Cami, medrese ve türbenin olduğu yerde, günümüzde Ziraat Bankası
                  binaları bulunmaktadır.

                      I. İzzeddin Keykâvus’un vefatından sonra Selçuk tahtına, hapiste bulu-
                  nan kardeşi Alâaddin Keykûbâd geçer (1220). Uç beyi olan ve Ankara Ka-
                  lesi’nde bulunan Seyfeddin Kızıl [Kızıl Bey] Bey, Konya’ya giderek sultana

                  biat eder ve sultanın hediyeleriyle şehre geri döner. Alâeddin Keykubad
                  zamanında Türkiye Selçukluları, en ihtişamlı dönemini yaşar. Anadolu
                  şehirlerine refah ve huzur gelir, imar faaliyetleri hızlanır. Sultan Alâaddin,
                  Ankara Kalesi surları ile melik Muhyiddîn Mesûd tarafından yaptırılan Kale
                  Camii’ni tamir ettirir ve bu cami Sultan Alâaddin Camii adıyla anılmaya
                  başlar. Ticaret yollarını güven altına alır ve 1222 yılının Mayıs-Haziran ay-
                  larında  Mimar  Bedreddîn’e,  Çubuk  Çayı  üzerine  Akköprü’yü  yaptırır.  Ahi
                  reislerinin Ankara şehrine yerleşmesini teşvik eder ve kısa sürede şehir,
                  “ahîler diyarı” olur. Ayrıca yerli Türkmen beyleriyle iyi ilişkiler kurar. Anka-
                  ra sofu ihraç edilir duruma gelir. Özellikle dericilik, sofculuk, marangozluk
                  gibi zanaat meslekleri gelişir. 1237 yılında “Uluğ Sultan” unvanlı I. Alâaddin
                  Keykubat’ın vefatı ile Selçuklu hâkimiyeti sarsılır.

                      Selçuklu tahtına oğlu II. Gıyâseddîn Keyhüsrev geçer. Atabeği olan Sa-
                  adeddîn Köpek, genç sultanın yanından ayrılmaz ve ona rehberlik eder,
                  diğer atabeği olan Tâceddîn Pervâne’ye karşı tavır alır. Bu durumu sezen
                  Tâceddîn Pervâne, canını kurtarmak için Ankara Kalesi’ne gelir. Saaded-
                  dîn Köpek, veliahd İzzeddîn Kılıç Arlan’ın annesi ve Eyyubî prensesi Me-
                  like-i Âdiliye’yi Sultan’dan bir ferman alarak Ankara Kalesi’ne gönderir.
                  Daha sonra da hanlık töresine göre göre yayın kirişi ile boğdurur. Bunun-
                  la da kalmayan Saadeddîn, Tâceddîn Pervâne’ye zina suçlaması yapa-
                  rak Sultan’dan bir ferman ve recm cezasıyla fetva alır. Ankara’ya gelerek
                  şehrin din adamlarını ve ileri gelenleri toplayarak elindeki hükmü okur.
                                                                                                   117
   128   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138