Page 151 - SİNCAN TARİH VE KÜLTÜR ATLASI
P. 151

si otoriteye bağlamada başarılı olur. Halife Nasır, fütüvvet birliklerini yeniden
                  teşkilatlandırırken “fütüvvetnâme”lerle de bu birliklerin ilke ve kaidelerini
                  tanzim eder. Müslüman hükümdarlara elçi ve fermanlar göndererek, fütüvvet
                  teşkilâtına girmeye davet eder. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Gıyâseddin Keyhus-
                  rev’le de temas kurar. Sultan Keyhusrev, hocası Mecdüddin İshak’ı (Sadreddin
                  Konevî’nin babası) Halife Nâsır’a elçi olarak Bağdat’a gönderir. Sultanın isteği
                  üzerine, Halife Nasır tarafından gönderilen Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Evhadüd-
                  dîn-i Kirmânî ve Şeyh Nasîrüddin Mahmnûd el-Hûyî (Ahî Evrân) gibi büyük
                  mürşid ve mutasavvıflar, Mecdüddin İshak’la birlikte Anadolu’ya gelir.

                      Selçuklu sultanı tarafından Anadolu’nun her tarafında irşâd faaliyet-
                  lerine başlayan Evhadüddîn-i Kirmânî ve halifeleri için çok sayıda zaviye
                  yaptırılır. Daha sonra I. İzzeddin Keykâvus ve I. Alâeddin Keykubad’ın da
                  fütüvvet teşkilâtına girmesiyle Anadolu’da Ahîliğin kuruluşu tamamlan-
                  mış olur. Meşhur mutasavvıf Şehâbeddin Sühreverdî’nin Anadolu’ya gel-
                  mesi de ahi teşkilatının kurulmasına ivme kazandırır.

                      Anadolu’da Ahîliğin kurucusu olarak bilinen ve İran’ın Hoy şehrinde
                  doğan Şeyh Nasirüddin Mahmud, sonraları “Ahî Evrân” ismiyle anılmaya
                  başlar. Özellikle Selçuklu sultanı I. Alâeddin Keykubad’ın büyük destek ve
                  yardımıyla, bir taraftan İslamî-tasavvufî düşünceye ve fütüvvet ilkeleri-
                  ne tam bağlı kalarak, tekke ve zaviyelerde şeyh-mürid ilişkilerini, diğer ta-
                  raftan iş yerlerinde usta, kalfa ve çırak münasebetlerini ve buna bağlı ola-
                  rak iktisadî hayatı düzenleyen ahiliğin Anadolu’da kurulup gelişmesini
                  sağlar. Ahi Evrân, Anadolu ahilerinin “pîri” olur. Anadolu’da hızla yayılan
                  bu teşkilatın mensupları, şehirlerde olduğu gibi köylerde ve sınır (uç) böl-
                  gelerinde de büyük nüfuza sahip olurlar. Anadolu’da bilhassa on üçüncü
                  yüzyılda devlet otoritesinin iyice zayıfladığı bir dönemde şehir hayatında
                  yalnızca iktisadî değil, siyasî yönden de önemli faaliyetlerde bulunurlar.
                  Ahîler, bağımsız siyasi bir güç olmamakla birlikte, zaman zaman merkezî
                  otoritenin zayıfladığı, anarşi ve kargaşanın ortaya çıktığı dönemlerde si-
                  yasi ve askerî güçlerini göstermişler ve önemli fonksiyonlar üstlenirler.
                  Özellikle Moğol istilâsı sırasında Ahî birlikleri şehirlerin yönetimine ma-
                  hallî otorite olarak hâkim olurlar.
                      Ahîliğe çok hizmet eden I. Alâeddin Keykubad, oğlu II. Gıyâseddin Key-
                  husrev tarafından öldürülünce, ahîlerin II. Gıyâseddin’e karşı direnirler.
                  Gıyâseddin’in Kösedağ’da Moğollar’a yenik düşmesinden sonra Tokat ve Si-
                  vas’ı ele geçiren Moğollar’a karşı Kayseri’yi başarıyla savunurlar. Büyük şe-
                  hirlerde çeşitli gruplar halinde teşkilatlanan Ahîlerin her birinin müstakil
                  bir zaviyesi vardır. Küçük şehirlerde ise hepsi birleşerek bir birlik kurarlar.
                  Bu birlikler mesleklere ait problemleri halleder ve devlet ile olan münase-
                  betlerini düzenler. Mal ve kalite kontrolü ile fiyat tespiti yapar. Teşkilata ilk
                  defa girenlere “yiğit” veya “çırak” adı verilir ve Ahîlik daha sonra kazanılır.
                                                                                                   135
   146   147   148   149   150   151   152   153   154   155   156