Page 252 - SİNCAN TARİH VE KÜLTÜR ATLASI
P. 252

Ankara halkı, Hacı Bayram-ı Velî’nin kerametidir, suyumuzun ve hava-
                      mızın yumuşaklığı hükmüdür, derler. Gerçekten de yeryüzünde benze-
                      ri yok sofları olur. Muhayyeri de meşhurdur. Ve Ankara kerpici de meş-
                      hurdur…

                      Ve halkı genellikle karalar ve denizler tüccarıdır. İzmir’de, Frengis-
                      tan’da (Avrupa), Arabistan’da, Mısır’da ve yedi iklimde sof makbul ol-
                      duğundan halkı seyahat ile ticaret ederler. Ermenisi ve Yahudisi gayet
                      çoktur. On mahalle Ermeni ve iki cemaat sayılır Yahudileri vardır. Ama
                      Urum (Rum) ve Kıptî (çingene) azdır.

                      Bağı azdır ama bahçeleri çoktur. Lâkin sahralarında köyleri bakımlı,
                      bütün halkı zengin ve mutlu, ekinlikleri güzel, halkı garipleri sever,
                      sevimli ve verimli köylerinde ekinlikleri bol, hayrat ve bereketleri çok,
                      nimetleri çok çok bol, kaynak suları akar ve çağlar bakımlı ve şenlikli
                      bir beldedir ki kalesi ve şehri benzersizdir.
                      Allahu Taalâ dünyanın sonuna kadar Osmanlılar elinde ebedî ede.
                      Âmin, yâ Müste’ân.

                      Evliya Çelebi, Hacı Bayrâm-ı Veli Hazretlerinin türbesini ziyaret eder
                  ve o gece hayırlı bir rüya görür. Bu rüya üzerine Er Sultan Hazretlerinin
                  türbesini ziyaret eder. Daha sonra şehirde bulunan diğer türbeleri ziyaret
                  ve hakkında bilgi verir.

                      Defterdarzâde Mehmed Paşa ve Evliya Çelebi, Ankara şehir merkezin-
                  den ayrılacakları gün, paşanın yakalanarak idam edilmesi için padişahın
                  fermanı gelir.

                      Ferman Padişahındır

                      Daha sonra Ankara’dan hareket üzere olmak için tuğlar konakçıyla gi-
                      dip hakir hafif yüklü kalmamız için hacı babadan aldığımız bir katar
                      katırları paşaya (Defterdarzâde Mehmed Paşa) bir kese kuruşa satıp
                      fukaralara tasadduk ettiğimizin bol karşılığını bulduk, zira; “Kim Al-
                      lah’a bir iyilikle, güzellikle gelirse işte ona bunun on katı vardır.” (En’am,
                      160) âyeti böyle indirilmiştir.

                      Bütün ağır yüklerimi, kendinden gelenleri ve Cenab-ı Bârî’nin gayb
                      hazinesinden haramiler yatağı adı geçen hacı baba eliyle bağışladığı
                      eşyaları bütün hanemiz sahibi velinimet Kederzâde (Ankara Kadısı)
                      efendimize Allah emaneti koyup yedi adet silâhlı köle ile ve bir adet
                      hafif yüklü seyishane ile kaldık.

                      Sabahleyin göç olacak sırada onu gördük, sabah namazında şehir için-
                      de bir velvele, bir gürültü, bir feryat ve bağırışmalar koptu.
                      Bir Allah Allah ve bir hay-huy ki yer ve gök tir tir titredi. Bre nedir aslı,
                      derken hemen bu kadar adam ayağa kalkıp;
             236
   247   248   249   250   251   252   253   254   255   256   257