Page 257 - SİNCAN TARİH VE KÜLTÜR ATLASI
P. 257

üslûp üzere varıp sonra teraziyi yine ucundan sol eline alıp yine bir
                      ucunu aşağı sarkıtır.

                      Bu kere dönüp geri geri gelirken bütün halk “Allah âsân (kolay) getire.”
                      diye bağırdılar. Korkmadan ve çekinmeden halkın tezahüratıyla geri
                      geri yine menzil başına gelip çarmıhtan baş aşağı sıyrılıp ser-çeşme
                      (baş usta) önünde yer öptü.

                      Baş usta “Bârekallah pehlivan” diye bağrına bastı. Sonra Harputlu
                      Pehlivan Şücâ terazisi iki elinde iki testi, tatlı su ile dopdolu gidip gel-
                      dikçe testiler elinde iken bir çarmıhtan kendini aşağı öyle uçurdu ki
                      bütün seyirciler “Vah pehlivan” diye acıdılar.

                      Allah’ın izniyle vücuduna bir zarar gelmediği gibi iki elindeki testile-
                      ri bile kırılmadı. Öyle bir sanat ile uçtu ki bütün âlem halkı hayrette
                      kalıp baş usta huzurunda el arkası yerde ettiğinde baş usta “Binlerce
                      aferin ey pehlivan Şücâ” diye elini öptü.

                      Sonra Tokatlı Uzun Hasan Pehlivan, Hindistan padişahı huzurunda
                      ustalığını göstermiş, yaşı yetmişe yetmiş yaşlı bir ihtiyar ve meslek
                      tecrübesi çok bir usta idi. O da baş ustanın elini öptükten sonra aya-
                      ğında yeni kubadî (şişkin, biçimsiz) pabuç, başında yaldızlı tülbent
                      üzerinde bir kâse su ve sırtında kırmızı çuka ferace, elinde terazisi
                      yok. Feracenin iki yenlerine terazi gibi yapışıp geçip geri döndü. Ama
                      bütün seyircilerin aklı gitti.
                      Sonra Gergerli Pehlivan Sührab, ayağında yüksek topuklu avrat nalini
                      (tahtadan yüksekçe tasmalı ayakkabı), omuzunda bir sığır danası, an-
                      cak kolu üzerinde terazisi ile geçti ve geri döndü. Gerçekten o nalin ile
                      o incecik ipin üzerinden geçmek büyük ustalıktır.
                      Sonra Mağripli Pehlivan Nasır, gözleri bağlı, omuzunda bir yardımcısı
                      ile davul çalarak elinde terazi ile geçti. Sonra Arapgirli Pehlivan Selim,
                      kispetinden başka vücudu çıplak, iki elinde birer çakmaklı kol tüfenk-
                      leri atıp geçti. Karşıda yine tüfenkleri sıkılayıp dönüşte yine tüfenkle-
                      ri atarak geldi.
                      Sonra Cerbeli Pehlivan Nasreddin, kâküllerinden işlik ipine asılıp
                      elinde karpuz gibi yuvarlak bir şey var, onu bir ip ile fırıldak gibi dön-
                      derdikçe pehlivanın perçeminde bağlı olan halka işlik ipinden kaya
                      kaya usta asılı perçemiyle gitmede, ama ne terazi var ve ne ayakları ip
                      üzerindedir. Hemen saçından asılmış, elindeki karpuz gibi şeyi çevir-
                      dikçe karşı tarafa gidip geldi. Buna hiç bir kimsenin aklı ermedi.
                      Sonra baş usta çırağı Galatalı Kızkapan Pehlivan Süleyman, kıspetiyle
                      baş usta önüne gelip dört köşe bir sandığa girip içinde asla bir şey olma-
                      dığını bütün halka gösterdi. Tahtadan içi kâğıt kaplı küçücük sandık idi.
                      O sandığı bir demir halka ile işlik ipine asıp kendisi sandık içine girip
                      kaybolunca sandık ipte asılı kaldı. O anda sandık karşı tarafa şimşek
                                                                                                   241
   252   253   254   255   256   257   258   259   260   261   262